ÇİN’İN MARKALAŞMA SÜRECİNDEN ÇIKARILACAK DERSLER
2022 yılında Brand Finance Global 500’deki Çinli markaların toplam değeri 1,6 trilyon dolara ulaştı. Bu aynı zamanda Çinli markaların değerinin listedeki tüm markaların değerinin yüzde 19,3’ü demek. Brand Finance verilerine göre 2010 yılında ilk 500 marka arasında 20 markası olan Çin, 2022 yılına gelindiğinde 84 markaya ulaştı ve bunun önemli bir bölümünü de teknoloji firmaları oluşturuyor.
Her ne kadar listeyi Amerikalılar domine etse de Çinli markalar her geçen gün arayı kapatmaya devam ediyor. Hatta ilk 25 markaya baktığımızda ABD’nin 9 markası, Çin’in 11 markasının olması da dikkat çekiyor.
Öyle ki; ilk 100 markanın toplam değerinin yaklaşık dörtte birini yine Çin markaları oluşturuyor. Yani bir dönem fason üretim, ucuz ve kalitesiz ürünlerle özdeşleşen Çin, bir süredir adının bu şekilde anılmaması için yoğun çaba sarfetmektedir. Bunu yaparken bir yandan yeni geliştirdikleri teknolojilerle dünyada liderliğine oynuyor öte yandan küresel pazarlardaki faaliyetlerini arttırmakta ve markalaşma çalışmalarına hız vermektedir. Huawei, Xiaomi, Lenovo gibi markalara baktığımızda değişen Çin malı imajını çok net bir şekilde görebiliyoruz. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarına bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Peki, hızlı bir markalaşma sürecine giren Çin nasıl başarıyor?
- Teknoloji transferi yapıyor Adeta bir teknoloji üretim üssüne dönüşen Çin, özellikle Amerika ve Avrupa’dan transfer ettiği teknolojiyi üretim süreçlerine başarılı bir şekilde adapte ediyor. Bunu yaparken ülkesinde yatırımı bulunan firmaların bilgi birikiminden yararlanmanın yanı sıra çeşitli iş birlikleri ile ülkesine teknoloji transfer etmeye devam ediyor. Çıkardığı markalar ile dünyadaki birçok mühendisi de Çin'de çalışmaya ikna edip Çin'i global bir teknoloji merkezi haline getiriyor. Dahası akademik yollarla ülke dışına gönderdiği birçok bilim insanını tekrar Çin’e getirerek çalışma yaptıkları alanlarda teknoloji üretmeleri için destekliyor.
- Alanında yetkin insan kaynağını topluyor Çin’deki moda okullarının yöneticileri ülkelerinde isim olmaya yaklaşmış birçok İtalyan ve Fransız modacılar olduğunu biliyor muydunuz? Ayrıca, dünya çapında en iyi üniversitelerden ve araştırma merkezlerinden ülkeye gelecek araştırmacıların Çinli araştırmacılarla kaynaştırılarak araştırma merkezlerinin mevcut birimlerini iyileştirmeleri amacıyla teşvikler bulunuyor.
- Ar-Ge faaliyetleri ile değer yaratıyor Uzun yıllar kopya ürünlerle varlığını sürdürdüler fakat sonrasında, araştırma ve geliştirme adına milyonlarca dolarlık yatırım yaptılar. Bugün ise yüksek kalitede, piyasada fiyatlarıyla rekabete giren teknolojik ürünler üretiyorlar. Öte yandan bugünün küresel Ar-Ge harcamalarına iki ülke hâkim; ABD ve Çin. 1990’larda GSYH’nın %0,7’sini Ar-Ge’ye harcayan Çin bugün %2,5’ini harcıyor. Kurulan çok sayıda Yüksek ve Yeni Teknoloji Sanayi Bölgeleri hem vergi teşviki sağlamakta hem de hizmet anlamında önemli olanaklar sunmaktadır.
- Olumsuz Çin malı algısını kırıyor 2015 yılında hükümet tarafından “Made in China” adıyla bir dönüşüm hamlesi başlatıldı. Amaç; 10 yıllık süreçte yani 2025 yılına kadar düşük nitelikli Çin malı algısını kırmak. Almanların 2011 yılında duyurdukları Endüstri 4.0 ile benzerlikleri olan bir proje. Her iki projenin de temelinde yatan robot ve otomasyona hız vermek, dijitalleşme, akıllı üretim, nesnelerin interneti, büyük veri denebilir. Çin’in buradaki asıl hedefi imalat sektörünü daha da geliştirmek, ithal teknolojiye bağımlılığını azaltmak ve yüksek teknoloji üreticilerini küresel pazarda tanıtmak.
- Stratejik düşünüyor Günü kurtarmadan ziyade kısa, orta ve uzun vadeli stratejilere göre hareket ediyor. 2015 yılında başlatmış olduğu Made in China atılımı 2025, 2035 ve 2049 hedefleriyle düşük kaliteli üretici algısını üst düzey bir üreticiye doğru dönüştürüyor. Öte yandan “Kuşak ve Yol” girişimi, Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlamayı hedefleyen kara yolları, demir yolları, limanlar ve enerji nakil hatlarını içeren milyarlarca dolarlık altyapı yatırım projelerini kapsıyor.
- Satın alma ve birleşmeler yapıyor Son zamanlarda akıllı yatırımlarla global ölçekte çok sayıda marka satın aldılar ya da ve ortaklık yoluna gittiler. Bu satın almaları yaparken de küresel çapta yönetim ve üretim faaliyetleri kritik öneme sahiptir. Çin'in en büyük bilgisayar üreticisi Lenovo, IBM'in kişisel bilgisayar bölümünü, Çinli Sinopec, İsviçreli Addax'ı, Çin'in Geely otomotiv grubu Volvo'yu almıştı. Yine Alman beton makineleri üreticisi Putzmeister, İtalyan yat markası Ferretti, Petrogal Brasil, Kanadalı petrol şirketi Nexen, AMC Entertainment Çinli firmalar tarafından alınan sadece birkaç marka.
- Eğitime yatırım yapıyor Sadece teori değil, uygulamalı eğitimle de destekliyor. Bunun yanı sıra başarılı öğrencileri tespit edip hem yurtiçi hem de yurtdışında eğitim almasını sağlıyor. Çok sayıda Çin üniversitesi dünyanın önde gelen üniversiteleri arasında yer alıyor. Hükümet, 100 üniversiteyi dünya standartlarına taşımayı hedefleyen Proje 211 ve belirli sayıda Çin üniversitesini, dünyanın en iyi kurumlarıyla rekabet edebilecek düzeye çıkarmayı hedefleyen Proje 985’i başlattı.
- Sponsorluk Faaliyetinde bulunuyorlar Birçok Çinli markanın kendilerini büyük spor etkinlikleriyle ilişkilendirerek küresel marka farkındalığı oluşturma çabaları son yıllarda artarak devam ediyor. Çinli markaların küresel Pazar payını ve karlılığını arttırması için bu önemli bir araç olarak duruyor. Dört Çinli şirket (Alipay, Hisense, TikTok ve Vivo) UEFA’nın 2020 resmi sponsorlarının üçte birini oluşturdu. Sponsorluk anlaşmalar ileri tarihleri kapsayacak şekilde genişletiliyor.
Dünyanın en değerli 500 markası içerisinde Hollanda 7 marka, İsveç 6 marka, BAE 3 marka, Malezya ve Norveç 2’şer marka, Endonezya, Katar, Belçika ve Avusturya birer marka ile temsil edilirken bir tane bile Türk markasının girememiş olması üzücü olduğu kadarda bizleri düşündürmeli.
Cevdet YALÇINER